28 Mart 2015 Cumartesi

Kanuni Olmasaydı

Kanuni

I. Süleyman (Kanuni Sultan Süleyman)

Kanuni Osmanlının 10. hükümdarıdır. Kanuni 6 Kasım 1494'te doğmuş ve 7 Eylül 1566'da vefat etmiştir. Ölüm nedeni  Zigatvar Kuşatması sırasında hastalanarak vefat etmiştir. Kanuni Osmanlı tarihinde en çok tahtta kalan padişahtır 46  sene tahtta kalmış 71 yaşında ise vefat etmiştir. En bilindik hikayesi Hürrem Sultan'a olan aşkıdır. Kanuni tahtta çok uzun süre kalmasından dolayı bir çok hikaye mevcuttur.  Bir çok tarihçi tarafından Hürrem Sultan ve Kanuni hakkında kitaplar yazılmış hatta bildiğiniz üzere dizisi çekilmiştir. Kanuni sadece çok uzun süre tahtta kalmasıyla değil Osmanlı'nın en geniş topraklara sahip olmasını sağlamıştır. Kanuni sanata çok önem verir ve de kuyumculuk ile uğraşırdı. Döneminde Osmanlının bir çok tarafına mimari eserler yaptırmıştır. Kanuni Batılılar tarafından Muhteşem olarak adlandırılır. Doğu da ise Kanuni olarak adlandırılmıştır. Yeni kanunlar icat etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır.

Kanuni ömrü boyunca 13 Sefer düzenlemiştir. Bu seferlerin neticesinde dört bir yanda kazanılan zaferler ve yapılan fetihlerle devlet ihtişamın zirvesine ulaşmıştır. Garpta Belgrad'ın, Rodos'un fethedilmesi, Mohaç  Zaferi'nin kazanılması, Estergon seferi neticesinde kazanılan topraklar ve Viyana kapılarına dayanış. İran üzerine yapılan seferlerle doğu hududunun sağlamlaştırılması, Akdeniz'deki fetihler. Afrika kıtasındaki fetihler. Babası (Yavuz Sultan Selim)  gibi kısa sürede değil ömrü yettiği için uzun süreye yaymıştır. Tabi ki de bunun nedeni babasına pek benzememesidir. Yavuz Kanuni'ye göre daha aceleci ve atik bir kişiliğe sahiptir. Kanuni bir işi yapmadan önce üzerinde çok düşünür ve yanındakilere danışırdı.

Elbette Kanuni'nin bu kadar seferleri içinde en önemli olanı Viyana kapılarına kadar gelmesidir. Viyana Avrupa açısından çok önemli ve alması zor bir kaledir 3 kez surlarla çevrilmiştir. Kanuni'nin Viyana kapılarına dayandığını duyan Avrupa sakinleri Osmanlı ilerlemesi karşısında, o sırada olan mezhep mücadeleri bile unutulmuş, Viyana'ya yardım seferleri başlamıştır.  Kanuni Viyana'ya geldiğinde yaz sonudur. Elbette bu kadar zor bir kaleyi almak uzun süre alacak ve kışa girilecektir. Kışın getirdiği zorluklar ve beklenen top mühimmat yardımının gecikmesi üzerine Kanuni Viyana'dan ayrılır. Ayrılmadan önce Viyana'ya altın bir top hediye eder ve ardından bu topu almaya geri geleceğiz der.  Bu top halen Viyana Katedralinin en üstünde durmaktadır.

Kanuni döneminde bir çok önemli kişilik mevcuttur. Bunlardan bazıları; Piri Reis, Barbaros Hayrettin Paşa, Mimar Sinan'dır. Piri Reis Amerika'yı da gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınır. Piri Reis döneminde Amerika çoktan keşfedilmiş ve Piri Reis Dünya haritalarını derleyerek bu kitabını oluşturmuştur. Barbaros  Osmanlı'nın ünlü Türk denizcisi , kaptan-ı derya Osmanlı'nın ilk kaptan paşası ve büyük amiral. Mimar Sinan ise bilindiği üzere bir çok esere imza atmış bir kişiliktir. Elbette ki bu kişiler ilk olarak Kanuni döneminde ortaya çıkmamıştır babası Yavuz döneminde faaliyetleri var iken Yavuz'un kısa süre hüküm sürmesi üzerine. Bu isimler Kanuni ile birlikte anılmıştır.  Hatta Mimar Sinan'ın bu kadar usta olması Yavuz'un kısa sürede seferler düzenlemesi ve bu sırada Yeniçeri Ocağında olan Sinan bir çok yapıt görmüş ve seferler esnasında yolculuğu kolaylaştırmak için örneğin Tuz gölünü geçmek için kısa sürede kayıklar yaptırmıştır. Bunun gibi basit çözümler getirerek yeteneklerini geliştirmiştir.

Kanuni Osmanlı açısından çok büyük bir öneme sahip bir kişiliktir. Osmanlının en geniş topraklara sahip olmasını sağlamış olmasıyla ,bir çok sefer düzenlemesiyle, bir çok eserler yaptırmasıyla Kanuni önemli bir yere sahiptir Osmanlı Tarihi açısından. Şayet olmasaydı elbette bizi çok büyük bir değişiklikler beklemekteydi. Bu saydıklarım olmaz hatta Kanuni, Yavuz'un tek erkek evladı olduğundan tahta geçecek Yavuz'un başka varisi yoktu. Şayet Kanuni olmasaydı, Osmanlı tekrar Fetret Dönemine girmesi olası bir durumdu.

Eğer Kanuni ölmeseydi de bizi çok farklı bir dünya beklerdi. Kanuni 71 yaşına kadar yaşamış ömründe büyük işler başarmış bir kişiliktir. Ancak ondan sonra gelen oğlu II. Selim babasının mirasına layıkıyla hizmet edememiştir. II. Selim döneminde veziri Sokullu Mehmet Paşa yardımları olmasa Osmanlı adına hiç bir şey yapamazdı. Hayatı sadece sarayda geçmiş hiç seferlere katılmamış ilk padişah olma ünvanına sahiptir. Ayrıca Ayyaş Selim olarakta adlandırılır. Elbette bu kadar rahatlık babasının Osmanlıyı bu kadar güce taşıması ve zenginleştirmesidir. Kanuni taht başında ölmeyip bir süre tahtta Selim'i izleseydi şüphesiz bu duruma bir dur derdi.

Eğer Kanuni olmasaydı bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu.

27 Mart 2015 Cuma

Sezar Öldürülmeseydi

Jül Sezar

Jül Sezar ( Julius Ceasar )

Sezar Roma İmparatorluğunun diktatörüdür. Sezar'ın doğduğu gün çok tartışmalı olsa da MÖ 100 olarak kabul edilmektedir. Ölümü ise suikast sonucu MÖ 15 Mart 44'te gerçekleşmiştir. En bilindik hikayesi suikast hikayesidir. Aslında suikast hikayesinden çok suikastı yapan kişiye karşı söylediği o çok bilinen "Sen de mi Brütüs" sözüdür. Senato üyeleri tarafından suikasta maruz kalmış ve o kişilerin arasında eski dostu Brütüs'te vardır. Bunun nedeni Sezar'ın diktatör kimliğine bürünmesi ve Senato'nun bu duruma kızarak Sezar'ı öldürmek istemesidir. Ancak bu durum Roma İmparatorluğu için pek hayırlı olmamış ve sonunu hızlandırmıştır. Ölümünden kısa süre sonra ise Roma Sezar'ı tanrılaştırmıştır. Sezar'ın en bilinen başka bir sözü ise "veni vidi vici" yani "geldim, gördüm, yendim" sözüdür. Bu sözü Sezar Pompei'de Pontus'lu Pharnaces'e karşı Zela Savaşı zaferi sonrasında söylemiştir.

Sezar'ın önderlik yaptığı dönemde askeri teknoloji olarak diğer insanlardan çok öndeydiler. Yeni bir yurt aramak için yola çıkan 400 binden fazla Cermen Ren Nehri yakınına gelmiş. Bunun haberini alan Sezar askerlerini toplayarak Ren Nehri'ne doğru yol almıştır. Ren Nehrine geldiklerinde ise geçmek için çok kısa sürede bir köprü kurdurdu. O dönemde Ren Nehri'ni geçmek büyük bir sorundu ancak Sezar bir gövde gösterisi yaparak köprüyü yaptırdı. Bunun ardından Sezar Cermenleri kovmak maksadıyla adeta bir katliam yaptı. Geriye dönerken Sezar köprüyü yıktırmış bu şekilde benim için hiç bir şey sorun değil istediğim zaman böyle köprüler yapabilirim demiştir.

Sezar'ı bu kadar çok önemli yapan etken Roma Cumhuriyeti'ne İmparatorluk temelleri atmasıdır. Elbette Roma Sezar'dan önce de kuvvetliydi ancak önlerinde çok büyük bir tehdit olan Galyalılar vardı. Galyalıları bu kadar sorun yapan etken ise belli bir ordusu olmaması ve küçük barbar kabilelerinden oluşmasıydı. Bu yüzden belli bir orduyu yenmeniz mümkün değildi birini yendiğinizde diğerleri de sorundu. Bu şekilde bir çok kez Roma'yı geri püskürttürmüştü. Ancak uzun zamandır bir sonuca varılamamış yavaş yavaşta olsa Roma Galya'ya hakim olmaya başlamıştır. Bu durumda Galyalılar eski bir Roma süvarisi olan Vercingetorix komutasında bir olmuş ve Roma'ya karşı isyan çıkarmaya başlamışlardı. Elbette ki Roma bu duruma sessiz kalmadı. Roma Galya ile ne kadar savaşmak istese de disiplinsiz ordusu olan Vercingetorix yenileceğini biliyor ve bu yüzden Roma ordusuna vur kaç taktiğiyle saldırıyordu. Ancak Sezar bu durumdan bıkmış ve Vercingetorix'i takip etmeye başlamıştır. Oysa Vercingetorix Sezar'ın Roma'ya geri döndüğünü düşünerek ana üssüne geri dönmüş ve Alesia'ya gelmiştir. Alesia'ya kadar takip eden Roma ordusu kuşatmaya başlamıştı. Sezar kuşatmakla kalmayıp teknolojik üstünlüğü göstermek maksadı ile Alesia etrafında çok kısa sürede duvarlar ördürerek ve hendekler kazarak ablukaya almıştı. Galyalılar bu durumda askerleri tekrar taciz etmeye başlamış ancak bir süre başarılı olsa da sonunda teslim olmak zorunda kalmışlardır.

Sezar Roma açısından çok büyük bir öneme sahiptir. Sadece askeri taktiksel üstünlüğü ile değil. Savaş anılarını yazan ilk Roma komutanıydı. Ayrıntılı bir biçimde yazarak "Commentarii" adlı 7 ciltlik bir hatıra defteri oluşturdu. Roma açısından bu kadar öneme sahip bir insan eğer olmasaydı dünya çok farklı olur Roma o dönemde bu kadar güce sahip olamazdı. Sezar o kadar çok etki yaratmıştır ki Fransız Edebiyatında Asterix eseri ortaya çıkmıştır.

Eğer Sezar ölmeseydi elbette ki Roma açısından çok önemli bir rol oynayan Sezar rolüne devam edecek ve Roma topraklarına toprak katmaya devam edecekti. Belki de Sezar'dan sonra yavaşlamaya başlayan Roma güçlü kalmaya devam ederdi kim bilir. Ancak Roma'yı Sezar'ın ölümünden daha çok etkileyecek sorunlar ortaya çıkacaktır. Bu sorunlar uzun süre sonra olsa da Hunlar ve Osmanlı'dır.

Eğer Sezar ölmeseydi bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu.

26 Mart 2015 Perşembe

Aslan Yürekli Richard Olmasaydı

Aslan Yürekli Richard

I. Richard ( Aslan Yürekli Richard)

Norman asıllı İngiltere kralı olan Richard 8 Eylül 1157'de İngiltere'de doğmuş, 6 Nisan 1199'da Fransa'da ölmüştür. Ölüm nedeni bir çocuğun attığı ok tarafından vurulması ve yarasının iyileşmeyerek kangren olmasıdır. Annesinin en sevdiği oğlu olarak bilinir ve annesinin kollarında can vermiştir. Richard bir İngiliz kralı olmasına rağmen çok az İngilizce bilindiği kaynaklarda geçer hatta ve hatta bazı kaynaklarda hiç bilmediğini vurgulamak için bildiği kelimeleri  "Yes" ve "No" olarak gösterir. Ancak Fransızcayı çok güzel bir şekilde kullanmakta ve okuma yazma biliyordu. En bilindik olayı III. Haçlı seferleri. Selahaddin Eyyubi'nin  Kudüs'ü fetih ettiğini duyan Richard öne atılarak Fransa Kralı II. Philip ile Kudüs'e doğru Haçlı seferlerini başlatmıştır. Sefere giderken deniz yolunu seçmiş ve Kudüs'e gitmeden önce. İlk olarak Sicilya ardından Kıbrıs'ı fetih etmiştir.

Son durak olarak Akka'ya ulaştı ve burada Selahaddin'nin serbest bıraktığı Hıristiyan komutanlardan Selahaddin ve ordusu hakkında bilgiler topladı . Bu sayede devrin en meşhur askeri harekatlarından olan Akka Muhasarasını başlattılar. Eyyubiler karadan Haçlıları çok zor durumlara düşürüyorlarsa da deniz yoluyla Avrupa'dan devamlı yardım almaları onların dayanmalarını uzatıyordu. Akka Muhasarası, 1191 yazına kadar devam etti. Antlaşma müzakereleri devam ederken ,Haçlılar, Kudüs'ün teslimini istediler. Ancak Selahaddin Eyyubi Haçlıların bu isteğine direndi ve sonunda Richard'ı esir aldı. Bunun sonunda serbest bırakıldı ve en büyük amacı olan Kudüs'ü geri almayı başaramadan evin yolunu tuttu.

Richard İngiltere'ye geri dönerken Viyana yakınlarında Kutsal Roma Germen İmparatoru VI. Heinrich'e esir düştü. Annesi bu duruma çok üzüldü ve belli bir miktar fidye ödeyerek oğlunu serbest bıraktı. Kudüs'ten büyük hüsranla geri dönen Richard  geri kalan zamanını Normandiya'da geçirdi. O Kudüste savaşırken tahtı kardeşi John'a bıraktı. Halk John'nun yönetiminden o kadar mutsuzdu ki haksız yönetimi esnasında bir halk efsanesi olan Robin Hood ortaya çıktı.

Elbette Richard İngiliz tarihi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Haçlı Seferleri dendiğinde ilk onun adı akla gelir. O dönemde Haçlı ordusuna katılıp kutsal topraklarda ölen biri ne günah işlemiş olursa olsun cennete gidileceğine inanılıyordu. Bu yüzden bir sürü katılım ve parasal yatırım yapıldı. Ancak bu kadar çaba boşa gitti. Kudüs'ü çok arzulaması ve savaşlarda öne atıldığından Aslan Yürekli olarak adlandırılır. Richard bazıları tarafından Kudüs'te savaşmış çok büyük bir lider olarak görülse de bazıları tarafından cahil, hiç işe yaramayan bir lider olarak görülür. Şüphesiz eğer Richard tekrar Kudüs'ü Hıristiyan topraklarına katmış olsaydı bugün en bilindik ve hayatı en çok filme uyarlanan kral olurdu.

Eğer Richard ölmeseydi çok büyük bir değişiklik olacağını sanmıyorum doğrusu.Ölümünden sonra Richard'ın bedenini parçalara ayırarak Fransa'nın dört bir yanına gömmüşlerdir. Doğrusu öldükten sonra böyle bir şeyin yapılmasını kimse istemez.

Eğer Richard olmasaydı dünya çok farklı olabilirdi. Eğer onun yerine geçebilecek biri ondan daha güçlü biri olsaydı Selahaddin çok ufak ihtimal de olsa Kudüs'ü kaybedebilirdi. Ancak Selahaddin Kudüs'ü 89 yıl sonra geri almış ve geri vermeye hiç niyeti de yoktu doğrusu. Hayatımızda Robin Hood gibi bir olgu olmayabilir. Tarihçiler tarafından çok tartışılan III. Haçlı Seferi çok farklı boyutlarda karşımıza çıkabilirdi. Ayrıca Richard Kudüs'e giderken fetih ettiği yerlerde çok büyük etkileri olmuş bir insandır.


Eğer Richard olmasaydı bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünyada Robin Hood gibi bir olgu olmaz ve daha bir çok şey olurdu.

25 Mart 2015 Çarşamba

Attila Ölmeseydi

Attila

Attila ( Tanrının Kırbacı )

Attila Avrupa Hun İmparatorluğu'nun hükümdarıdır.  Doğum tarihi bir çok tarihçi tarafından tartışmalı olmuştur 395 civarında doğduğu varsayılır. Ölümü ise seferlerin ve alkolün etkisiyle vücudu bu şartlara dayanamamış , akciğerinde ki damarların patlaması sonucunda kan kusarak yeni eşi tarafından gerdek gecesi sonrasında yatağında ölü bulunmuştur. Bazı kaynaklar eşi tarafından öldürülmüş denilse de Attila'nın bu kadar güçlü askerleri varken Attila'yı öldüreni neden sağ bıraksınlar sorusu gelir akıllara. En bilindik hikayesi Papa'ya diz çöktürmesidir.Attila Roma'ya doğru yol alırken Papa I. Leo tarafından durduruldu ve Attila'yı görüşmeye çağırmış ancak görüşme hakkında diz çökerek af diledi vs.  bir sürü şey söylense de o döneme ait görüşme ile ilgili hiç bir  kaynak yoktur. Görüşme sonrasında geriye dönen Attila Roma'yı haraca bağlamıştır.

Hunlar Romalılar tarafından çok korkuluyordu o dönemde Hunların insan üstü güçleri olduğuna dair söylentiler vardı. Bunun nedeni Orta Asya dan gelen Karadeniz'in üstüne yerleşen Hunlar ,Kavimler göçüne sebep olmuş bunun sonucunda Roma İmparatorluğu ikiye ayrılmıştır. Attila doğumu tartışmalı olduğu kadar gömüldüğü yerde tartışmalıdır. Tarihçilere göre Tuna Nehri'nin akış yönü bir süreliğine değiştirildikten sonra hazineleri ile birlikte gömüldüğü bundan sonra tekrar akış yönü eski yerine getirildiğidir.

Romalılar Hunlar için barbar sıfatını kullanmıştır ancak o dönemde bugün ki bildiğimiz barbar anlamında değil Romalı ırkından olmayan yani yabancı anlamında kullanmışlardır. Bundan sonra Tatarlara ve Türklere de yabancı gözüyle bakılmış bu ırkların da onlara kök söktürmesinden olsa gerek bugün ki anlamını almıştır. Avrupa tarafından Türk ve Tatarlar ayrı bir ırk görülse de Tatarlar fizyolojik olarak Asya da yaşamış Türkler ile aynıdır yani Tatarlar  Türk'tür. O dönemde Romalılar Hunları yabancı olarak görse de Cermen kavimleri tarafından Attila ve Hunlar adalet dağıtan asil savaşçılardır. 

Attila dan önce gelen amcası Rua ölümüne yakın barış görüşmeleri yapılmış elçiler yolda iken Rua ölmüştür. Barış görüşmeleri için çok sevinen Romalılar Hunlardan kurtulduğu düşünmüş. Bu sırada Attila elçilere yetişip kendi isteklerini yazdırmış karşı çıkanları astırmıştır. Bu olaydan sonra Attila bir süre tarih sahnesinden geri çekildikten sonra yeni reformlarıyla birlikte geri gelerek Roma İmparatorluğuna kök söktürecektir.

Attila yaptığı reformlardan sonra Avrupa Hun İmparatorluğu savaşları ve seferlerine tekrar başlamış bir çok kez Doğu ve Batı Roma'ya seferler düzenleyerek nefes aldırmamıştır.  Ayrıca o dönemde İstanbul'u kuşatmış burada ki yaşayan halkı zor durumda bıraktıktan sonra büyük bir miktar haraç verdirmeye zorunda bırakmıştır. Attila ve Hunların savaş politikası Güneş'in doğduğu yerden Battığı yere kadar topraklarına katmak istemeleridir. Bundan olsa gerektir ki Hunlar tarih sahnesinde her zaman savaşları ile anılmış bir toplumdur.

Maalesef Attiladan sonra gelen oğlu Dingizik kaynaklar tarafından ne kadar çok Attila'ya benzetilse de İmparatorluğun son hükümdarı olmuş ölümüyle birlikte Avrupa Hun İmparatorluğu dağılmıştır. Buna nazaran eğer Attila ölmeseydi İmparatorluğunu  sağlamlaştırarak ileride ki bir yıkılmanın önüne geçilebilirdi. İmparatorluğunu daha sağlamlaştırmaktan maksat diğer uzun ömürlü İmparatorluklar gibi bir sistemi oluşturabilirdi. Ne yazık ki hızlı bir şekilde büyük güç elde etmiş liderler ölümlerinden sonra İmparatorlukları liderleri gibi aynı kaderi paylaşmış ve dağılmıştır.

Eğer Attila olmasaydı bugün ki Macaristan kurulamayabilirdi. Ancak Attila'dan önce gelmiş olan Hunlar o bölge de varlığını sürdürüyordu. Attila yerine güçsüz bir hükümdar olabilir ve Hunları bu bölgeden göç etmeye mahkum edebilirdi. Attila tarih açısından çok büyük bir öneme sahiptir o zamana kadar hiç görülmemiş bir şekilde Papa bir hükümdar ile seferi önlemek amaçlı bir görüşme yapmıştır.


Eğer Attila ölmeseydi bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu.

24 Mart 2015 Salı

Timur Ölmeseydi

Timur

Timur ( Aksak Timur )

Timur, Büyük Timur İmparatorluğunun kurucusudur. Timur 9 Nisan 1336'da doğmuş ve 18 Şubat 1405'te ölmüştür. Timur'un doğumu da Cengiz Han'ın doğumu kadar ilginçtir. O da avucunda bir kan pıhtısıyla doğmuştur. Doğum tarihi bir çok tarihçi tarafından tartışmalıdır. Timur Çin'e Sefere doğru giderken kulunç nedeniyle Otrar'da ölmüştür. Timur'un ölümü ve doğumu o kadar ilginçtir ki öldüğü yer olan Otrar Cengiz Han'ın tarih sahnesine çıkış yeridir. Timur, Han ünvanını kullanamamıştır bunun yerine Emir ünvanını kullanmıştır. Bunun nedeni ise o dönemde eğer Cengiz Han soyundan değilseniz Han ünvanını kullanamazdınız. Timur ömrü savaşlarda geçmiş Cengiz Han ile kıyaslanabilecek bir biçimde bilinen dünyayı fetih etmiştir. Timur'a aksak denmesinin sebebi bir savaş esnasında bacağına bir ok isabet etmiş bunun sonucunda topal kalmıştır. En bilindik hikayesi Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid'i mağlup etmesidir. Timur hakkında en ilginç bilgilerden biri de 39 oğlu ve 18 kız sahibi olmasıdır.

Timur her ne kadar Han ünvanını alamamışsa da başında olan Mahmud Han'ı gölgesinde bırakmıştır. Devlet başında Han dururken ferman çıkarmaktan tutunda savaşlara katılmaya kadar Timur gerçekleştirmiştir. Timur çok büyük bir askeri deha'dır bu dehasını kullanarak çok geniş topraklara ulaşmış bir kişiliktir. Askeri dehasına bir örnek vermek gerekirse Hindistan Seferi sırasında ordusunda bulunan atlılar fillerden korkmasın diyerek öküzlerin üstüne kuleler yaptırarak atlıların büyük görünümlü nesnelerden korkmamasını sağlamıştır. Timur için bu çok önemli bir durumdu çünkü Timur'un ordusu çoğunlukla atlı birliklerden oluşuyordu. Hindistan Seferi'nin ardından Timur ordusuna filleri katmıştır.

Timur'un filleri ile ilgili olarak çok bilinen bir Nasrettin Hoca fıkrası vardır. Ne kadar doğrudur ne kadar yanlıştır Timur Nasrettin Hoca ile karşılaştı mı bilinmez ama bu fıkra herkes tarafından bilinir.  Timur Akşehir'e bir fil yollamıştır. Timur'un gazabından çok korkan köylü harıl harıl çalışarak fili besler ancak kendileri perişan haldedir. Köylüler bu durumu Nasrettin Hoca'nın kapısında bulur ve Timur ile görüşmeye doğru gitmeye başlarlar. Ancak köylü Timur'dan o kadar çok korkar ki hepsi yarı yolda kaçar gider. Nasrettin Hoca, Timur'un yanına vardığında arkasında kimsenin olmadığını görür ve köylüye ders amacıyla. Nasrettin Hoca Timur'a "Köylüler yolladığınız fil için çok sevindiler bir de yanına dişisini istiyorlar" der.

Timur bir çok tarihçi tarafından zalim ve gaddar olarak görülse de bir çok tarihçi tarafından da Türk sanatına kattıkları bakımından önemli bir isim olarak görülmektedir. Gaddarlığına bir örnek olarak Sivas Kalesini kuşatmasını gösterebiliriz. Sivas Kalesini kuşatmadan önce kaleye haber yollamış eğer teslim olursanız kan dökmeden sizi serbest bırakırım demiştir. Bunun üzerine bir kısım asker teslim olmuştur ancak 4 bin kadar okçu birlik Timur'a karşı direnmiştir. Timur bu askerleri yakalatıp 4 bin askeri diri diri gömmüş ve ardından sözünde durduğu gibi hiç kan dökmedim demiştir.

Timur, Türk asıllı bir insan olmasına rağmen Osmanlı Devletini Fetret Dönemine sokmuş Osmanlı'nın neredeyse yıkılmasını sağlamıştır. Bunun nedeni ise Timur'un ideolojisi Cengiz Han gibi tüm dünyaya hakim olma çabasıydı. Ve bu çabasının karşısında hızla büyüyen bir Osmanlı vardı. Yıldırım Bayezid ile olan mektup ile atışmaları sonucunda Ankara Savaşı'nı tetiklemiştir.Savaş sonucu Yıldırım Bayezid'i mağlup etmiş yanına esir almış ve ölümüne sebep olmuştur.

Elbette Timur her ne kadar gaddar biri olarak görülse de Türk tarihi açısından büyük öneme sahip bir askeri kişiliktir. Eğer ölmeseydi önceden yaptığı gibi başarılı seferler düzenleyecek Çin'i alabilecek topraklarına toprak katmaya devam edecekti. Belki de Cengiz Han soyundan olmadığı için bu kendisinde yer etmiş ve bunun sonucunda Cengiz kadar geniş topraklara sahip olmak istemiştir. Timur Dünya iki hükümdara yetecek kadar büyük değildir nasıl gökyüzünde Tanrı bir ise yeryüzünde Hükümdar bir olmalıdır anlayışını benimsemiştir.

Eğer Timur olmasaydı  çok farklı bir dünya içinde olabilirdik. Timur'un varlığı tüm dünyayı etkilemiş bizler açısından ise Osmanlı Devleti'ni Fetret Dönemine sokmuş bir kişiliktir. Eğer olmasaydı Osmanlı Timur ile hiç karşılaşmayacak belki de daha geniş topraklara hakim olabilecekti.  Dünya açısından ise Timur'un soyundan gelenler Hint-Mogol ( Babür) imparatorluğunu kuracak ve dünyaca ünlü Tac Mahal'i yaptıracaklardır . Eğer Timur olmasaydı elbette dünyada bir çok şey etkilenirdi.

Timur ölmeseydi bir kelebeğin kanadının bile neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu.

23 Mart 2015 Pazartesi

Gavur Padişah Ölmeseydi

II. Mahmud

II. Mahmud (Gavur Padişah)

II. Mahmud Osmanlı Devleti'nin 30. padişahıdır. Aynı zaman da 109. İslam halifesidir. 20 Temmuz 1785'de doğmuş, 1 Temmuz 1839'da ölmüştür. Vereme yakalanması sonucu vefat etmiştir. En bilindik olayı Vaka-i Hayriye'dir. Bu olayla birlikte yeniçeri ocağını kaldırmış yerine Avrupai tarzda eğitim gören Asakir-i Mansure-i Muhammediyye ( Muhemmed'in zafer kazanmış orduları) denilen orduları kurmuştur. Gavur padişah lakabı Avrupadan gördüğü yenilikleri Osmanlı'ya uyarlamaya çalıştığı için denmiştir. 31 yıl tahtta kalmıştır ve bu dönem Osmanlı Devleti'nin en bunalımlı dönemlerinden biri olmuştur. Balkanlarda Sırp ve Yunan isyanıyla uğraşan Osmanlı'nın İngiliz ve Fransız donanmalarının Navarin'de Osmanlı donanmasını yakmasıyla valisinden yardım isteyip bir de valisinin istediği toprakları vermeyince ne kadar güçsüz olduğu ortaya çıkmıştır.Çünkü valisinin isyanını bastırmak için tekrar Batılı Devletlerden yardım istemek zorunda kalmıştır.

II. Mahmud Osmanlı Devletinde karşımıza yaptığı reformlarla çıkar. Bu ıslahatları kafasına şehzadeliği sırasında III. Selim'in yaptığı reformlarla koymuştur. Padişah olmasıyla da uygular.Kimileri bu icraatları Osmanlı'nın yeni kurucusu olarak görürler kimileri de Gavur Padişah olarak adlandırmıştır. Mevleviliğile de büyük ilgi duyan II. Mahmud tambur çalmakta ve ney üflemektedir.
Döneminde pek çok önemli olay meyda gelmiştir. Önce ayanlarla Sened-i İttifak imzalamıştır ki bu Türk tarihindeki ilk anayasal belgedir. Daha sonra Sekban-ı Cedid adlı orduyu kurmuştur. Ancak çok geçmeden yeniçerilerin isyanıyla kaldırılmıştır. Bu dönemde Rus sorunu devam ederken bir yandan da çok güçlenen bir Fransa sorunu ortaya çıkmıştır.Bu da Osmanlı Donanmasının yakılmasına sebep olacaktır.

En büyük reformu Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasıdır. Ayrıca kavuk giyilmesini yasaklanmış fes ve modern kıyafetler giyilmesi kuralı getirilmiştir. Bakanlıklar kurulmuştur. Çırağan ve Beylerbeyi Sarayları yaptırılmıştır. Modern anlamda ilk nüfus sayımı da onun dönemindedir. İlk resmi gazete olan Takvim-i Vekayi bu dönemde yayımlanmıştır. İlkokullarda bu dönemde zorunlu hala getirilmiştir. İlk modern tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ve ilk harp okulu olan Mekteb-i Harbiye kurulmuştur.
II. Mahmud'un amacı bozulan Osmanlı düzenini yeniden kurmak ve tekrar güçlü bir devlet haline getirmektir. Onun döneminde pek çok ıslahat yapılmasının sebebi de budur. Ancak sorunlarda köküne inilememesi yüzeysel kalınması başarılı olunamamasının da nedenleri olmuştur.

II. Mahmud da her Osmanlı padişahı gibi tebdil-i kıyafetle dolaşmaya kendisine adet edinmişti. Bir gün halk arasında dolaşırken Tıkandı Baba adında çok fakir bir çaycıya rastlar. Hikayesini dinleyen padişah ona her gün 1 tepsi baklava göndereceğini söyler. Sarayda da tepsinin altına bir sıra altın dizilmesini söyler. Ancak adamın komşusu uyanıktır ve " Aç karına baklava mı yenir sen bana baklavayı ver ben de sana yemek vereyim der" o da bunu kabul eder. Bu durum bir Ramazan ayı boyunca devam eder. Padişah ramazan sonunda adamın durumunu merak ederek ziyarete gider. Ancak adamın mali durumunda bir değişiklik olmadığını görür. Sen gönderdiğim tepsileri almadın mı diye sorar. O da durumu anlatır. Padişah duruma üzülür ve ertesi gün adamı saraya çağırtır.Hazinenin küreğini verip küreği daldırması ne kadar altın gelirse onun olacağını söyler. Ancak adam heyecandan küreği ters daldırınca 1 tane altın kürekte kalır. Padişah iyice bu duruma üzülür. Bunun üzerine emir vererek Tıkandı Baba'nın Üsküdar'da seçip atacağı taş gittiği yere kadar onun olacaktır. Adama taşı seçmesini söyleyen askerler hiç bir laf etmeden adamın taşı seçmesini beklerler Tıkandı Baba bu taş küçük bu taş büyüktü derken kocaman bir kaya parçası seçer bu kaya ile ne yapacağını sorduğunda askerler cevaben bu kayayı fırlat fırlatabildiğin kadar nerde düşerse oraya kadar olan topraklar senin olacaktır derler. Tıkandı Baba kayayı sırtına yükler ve yüklediği gibi altında kalarak can verir.Bunun üzerine II. Mahmud bilindik o lafını söyleyecektir "Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud" diyecektir. Ayrıca vefat ettiği yere Tıkandı Baba türbesi yapılmıştır.

II. Mahmud dönemi görüldüğü üzere siyasi çalkantılarla dolu bir dönemdir. Yine de II. Mahmud devleti toparlamaya uğraşmış, bunun için çeşitli reformlar yapmıştır. Reformlarıyla Osmanlı batılı yaşam tarzıyla tanışmış ve pek çok akımın doğmasına sebep olmuştur. Eğer II. Mahmud ölmeseydi hayatı muhtemelen yine reformlarla dolu olacaktı. Ancak olmasaydı o zaman belki de Türklerin Batıyla tanışması geç bir zamana kalacak. Böylece Türkiye Cumhuriyeti'de bu temeller üzerine dayanarak kurulamayacaktı.Siyasi olarak başarılı olmasa da gavur padişah Osmanlı'nın en modern padişahıydı.

Eğer II. Mahmud ölmeseydi bir kelebeğin kanadının bile neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu.

22 Mart 2015 Pazar

Selahaddin Eyyubi Olmasaydı

Selahaddin Eyyubi

Selahaddin Eyyubi ( Selahaddin Yusuf bin Eyyub )

Selahaddin Eyyubi , Eyyubi hanedanının ilk hükümdarıdır. Selahaddin 1138'de doğmuş ve 4 Mart 1193'de ölmüştür. Ölüm nedeni kışın ağır bir hastalık geçirdikten sonra 14 gün yatakta kalması ve sonunda vefat etmesidir. En bilindik hikayesi Kudüs'ü almasıdır. Hikayeden daha çok başarısı desek daha doğru olur. Ondan sonra benim en çok duyduğum savaş esnasında Haçlı Seferlerinin komutanı Aslan Yürekli Richard'ın atı savaş esnasında ölmesi sonucu Selahaddin Richard'a komutan atsız gezmesin diyerek arap atı yollamasıdır. Selahaddin Eyyubi İslam açısından büyük öneme sahiptir çünkü 89 yıldan sonra Kudüs'ü tekrar Müslümanların eline geçirmiştir bundan olsa gerektir ki Selahaddin'nin ırkı tartışma konusu olmuştur. Araplar  Selahaddin için "Arap", Kürtler  "Kürt", Türkler "Türk" demişse de çoğu tarihçiye göre Arap kökenlidir. Selahaddin büyük başarı sağlamıştır hatta Fatımi veziri iken daha sonra Mısır hakimi olmuş ve en son Kudüs'ü fetih ederek Sultan olmuş bir kişiliktir. Selahaddin bu kadar yükselmesinin sebebi Kudüs'ü geri almayı her zaman arzulamasıdır ve çocukluğundan beri savaş alanında at üstünde olmasıdır. Selahaddin Kudüs'ü tekrar fetih ettikten sonra Hristiyanlar'ın önceden Kudüs'ü fetih ettiği zaman ki gibi bir katliam yapmamış kurtuluş akçesi ile zenginleri serbest bırakmış fakirlerden isteyenleri de serbest bırakmıştır. Fetihten sonra Haçlıların tahrip ettiği yerleri tamire başlamış birçok hastane, mektep ve medrese yaptırmıştır.

Kudüs'ün fethinden sonra Hristiyanlar boş durmayarak III. Haçlı Seferi'ni başlatmışlardır. Selahaddin'nin serbest bıraktığı Haçlı komutanları Selahaddine ihanet ederek Selahaddin ordusu hakkında casusluk yapmışlardır. Haçlılar Eyyubilere karşı karadan ve denizden birlikler ile saldırıya geçmişlerdir. Eyyubiler, karadan Haçlıları çok zor durumlara düşürmüştür ancak denizden sürekli gelen yardımlar nedeniyle zor duruma düşmüşlerdir. Haçlılar Kudüs'ün teslimini istemişlerdir ancak Selahaddin en büyük hedefi olan Kudüs'ü verme niyetinde değildir. Selahaddin'nin bu iradesi sayesinde en son olarak İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard esir düşer fakat daha sonra serbest bırakılır. Selahaddin bu galibiyetinin ardından hakimiyetini güçlendirdi. 11 Aralık 1917' de Kudüs'e giren İngiliz Komutanı Edmund Henry Hynman Allenby Selahaddin'nin mezarına giderek "Kalk Selahaddin biz yine geldik" demiştir.

Selahaddin en büyük gayesine ulaşmıştır bu yüzden ölmeseydi ne olurdu hakkında konuşmak gerekirse muhtemelen Kudüs'ü kanla başla savunmaya devam ederdi. Eyyubiler daha sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. Eyyubiler, Selahaddin döneminde her ne kadar güçlü olsa da yaşasaydı bile eninde sonun Osmanlı topraklarına girecektir.

Selahaddin olmasaydı dünya daha farklı olurdu. Çok büyük başarı sağlamış bir kişiliğin tarih içinde olmasaydı çok büyük değişimler olurdu elbette Kudüs dini medeniyetler tarafından her zaman arzulanmıştır ve oraya sahip olmak istenmiştir İslam medeniyetleri elbette Kudüs'ü tekrar almak için uğraşırlardı fakat Selahaddin Kudüs'ü almakla kalmayıp orayı onarmış ve III. Haçlı Seferine direnmesi sonucu Kudüs'ün Müslümanların elinde olmasını garantiye almış bir kişiliktir. Selahaddin'nin ilme verdiği önem sayesinde de bir çok doktor, şair, matematikçi, kimyager, mimarlar ve bir çok bilim insanı yetişmiş ve bilimlerin gelişmesine olanak sağlamıştır.

Eğer Selahaddin olmasaydı bir kelebek kanadının bile neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu.