2 Nisan 2015 Perşembe

Konstantin Olmasaydı

Konstantin

I. Konstantin ( Büyük Konstantin )

Konstantin Doğu Roma İmparatorluğu'nun ilk hükümdarıdır. Konstantin MS 22 Şubat 272'de doğmuş ve 22 Mayıs 337'de ölmüştür. Ölüm nedeni hastalanması sonucu bu hastalıktan kurtulamamıştır. En bilindik hikayesi ilk ismi Byzantium olan İstanbul'u başkent yaparak ismini vermesidir. Aslında ilk olarak ismini vermemiş Konstantin ölümünden sonra Konstantinopolis denmiştir. Konstantin Roma İmparatoru Lucinius'u Adrianople Savaşı'ndan sonra Byzantium surlarına kadar kovalayarak Kadıköy civarlarında o zaman ki ismi Chrysopolis'te tekrar savaşarak kesin olarak yenilgiye uğratmıştır.  Galibiyetinin ardından Konstantin İskoçya'dan Kızıldeniz'e, Fas'tan Dicle Irmağı'na kadar uzanan büyük bir imparatorluğun hakimi olmuştu. Byzantium'un ticaret bakımından önemini anlayan Konstantin burayı İmparatorluğu'nun başkenti ilan ederek Nova Roma ( Yeni Roma ) ismini verdi.
Konstantin babasının ölümü ve kendisine bağlı orduların desteğini de alarak Augustus unvanını alarak yönetimini ilan etti. Ancak Roma İmparatorluğu'nun tek hakimi olması için 18 yıl geçmesi gerecektir. İmparatorluğun tek hakimi olabilmesi için bir sürü ismi boğdurmuş ve Doğu'da güçsüz bir yönetim sergileyen Licinius ile savaşmıştır. Licinius'u mağlup ettikten sonra canını bağışlayacağını söylese de altı ay sonra boğdurarak öldürtmüştür.
Şüphesiz ki Konstantin Roma tarihi açısından çok büyük öneme sahip bir isimdir. Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti olan Konstantinopolis'i baştan sona tekrar yapılandırarak burayı güçlendirmiş ve de İstanbul'un fethine kadar buranın ayakta kalmasının temellerini atmıştır. Konstantin burayı başkent yaptıktan sonra 7 yıllık bir süreçle çok sayıda dini bina, yeni yollar, su kemerleri ve eski surlarını yıktırarak kendi adıyla anılacak yeni bir sur ve kuleler sistemini inşa ettirdi ayrıca bu planı kendisi tasarladı. Bugün bile İstanbul'da Konstantin'in yaptırdığı bir çok yapının kalıntıları mevcuttur.

Konstantin sadece başkentini baştan sona düzenlemekle kalmamıştır. O dönemde pagan inanç sistemini tek tanrılı bir din olan Hıristiyanlığa geçirmeye başlamıştır. Bu tavrı nedeniyle Ortodoks kiliseleri tarafından azizlik mertebesine yükseltilerek kutsanmıştır. Ancak Roma kaynakları her ne kadar Hıristiyanlığı İmparatorluğuna yaymış olsa da Konstantin'in hayatı boyunca Hıristiyan olmadığını, ölüm döşeğindeyken vaftiz edildiği söylenmektedir. Konstantin, kimi zaman kendisini bir Yunan Mitolojisinde ki Apollon (Güneş Tanrısı) olarak resmetmekten de kaçınmamıştır.

Konstantin 16 asır boyunca İmparatorluklara başkentlik yapacak bir şehri tabiri caizse baştan yaratmıştır. Eğer Konstanstin olmasaydı Konstantinopolis İstanbul fethine kadar belki de eski ismiyle belki de başkasının koyduğu bir isimle anılacak ve Peygamberimizin (s.a.v.) "Konstantiniyye elbet fetih olunacaktır..." sözünün yerini başka bir şehir ismi alacaktır. Veya bu şehrin surları o kadar kuvvetlendirilmeyecek ve İstanbul'un fethi daha önceleri olacaktır kim bilir. Bir sürü ihtimal olmasına karşın elbette ki İstanbul bir çok millet tarafından göz bebeği olmuş ve bir çok kez kuşatılmış ve fetih edilmiş bir şehirdir.

Konstantin ölümünden önce Pers İmparatorluğu üzerine bir sefer düzenleme planları yapıyordu ancak hastalanarak yataklara düştü. Eğer Konstantin ölmeseydi bizi fazla bir değişikliğin bekleyeceğini söyleyemem. Çünkü Konstantin en önemli amaçlarını hayatı boyunca gerçekleştirmiş bir kişidir. Augustusluktan büyük bir İmparator'a dönüşmüş ve mutlak hakimiyet sahibi olmuştur. Ve de dünyaca bilinen bir şehrin temellerini atmıştır.

Konstantin olmasaydı bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu.

1 Nisan 2015 Çarşamba

Alaaddin Keykubad Ölmeseydi

Alaaddin Keykubad

I. Alaaddin Keykubad ( Ulu Sultan )

Alaaddin Keykubad Anadolu Selçuklu hükümdarıdır. Alaaddin 1192'de doğmuş ve  1237'de ölmüştür.  Ölüm nedeni Kayseri'de bir ziyafet sonrası zehirlenerek vefat etmesidir. En bilindik hikayesi ise Anadolu'da ki Moğol tehdidini önlemesidir. Alaaddin kardeşi Sultan İzzeddin Keykavus'un 1219'da vefatı üzerine 28 yaşında iken Selçuklu tahtına oturmuştur.
Alaaddin tahta geçtikten sonra yaklaşan Moğol tehlikesine karşı tedbirler alarak. Başta Konya, Sivas ve Kayseri olmak üzere birçok şehirde kale ve surları tamir ve tahkim ettirmiştir. Kale ve suru olmayan yerlerde kale ve sur inşa ettirmiştir. Alaaddin yalnızca Anadolu savunmasını arttırmakla kalmamış . İlk olarak o zaman ki ismi Kalonoros olan Alanya'yı fetih etmiş ve buraya büyük bir tersane kurdurarak ismine ithafen Alaiye denmiş ve daha sonra Alanya ismine dönüşmüştür. Deniz kuvvetlerini güçlendiren Alaaddin Kırım'a denizden ordu göndermiş ve Ukrayna içerilerine kadar ilerlemiş ve Silifke'ye kadar olan Akdeniz kıyılarını fetih etmiştir.

Doğuda Moğol tehlikesinin baş göstermesi üzerine Eyyubilerle dost olmanın faydasına inanan Alaaddin, Eyyubi Sultanı'nın kızı ile evlenmiştir. Bu sırada Mengücekoğulları huzursuzluk çıkarmaya başlamış ve Alaaddin'in  ileride Moğollarla yapacağı çarpışmalarda Erzincan ve havalisini ellerinde bulunduran Mengücekoğulları tarafından arkasından vurulacağını hesap eden Alaaddin bu bölgeyi garanti altına almak için Mengücekoğullarını ortadan kaldırmıştır.

Alaaddin'in üzerinde sadece Moğol tehdidi yoktu. Harzemşah hükümdarı olan Celaleddin, her ne kadar Alaaddin'in uzlaşmak istemesine rağmen Aladdin ile inatlaşarak 1230'da Erzincan yakınlarındaki Yassıçemen'de karşı karşıya gelmiş ve bunun sonucunda Celaleddin mağlup olmuştur. Bu olaydan 4 yıl sonra Eyyubiler gözünü Anadolu'ya dikmiş ve yaklaşık 100 bin ordu ile Anadolu'ya girmiştir. Bunun üzerine harekete geçen Alaaddin Eyyubi ordusunu üst üste bozguna uğratarak Anadolu'dan püskürttü.

Moğollara karşı ustaca bir siyaset takip ederek Anadolu üzerine gelmelerine mani oldu. Zaten Moğollar da şöhretini ve devletinin gücünü yakından bildikleri Alaaddin'in üzerine gitmeye cesaret edemiyorlardı. Moğollar Alaaddin'in ölmesini kolluyorlardı ve bundan sonra Anadolu'ya dalacaklardı. Nitekim öyle yapmışlardır.

Alaaddin yalnızca kazandığı savaşlar ile değil Anadolu'ya kazandırdıkları ile tanınmıştır. Takip ettiği dahice bir ticaret ve iktisat siyaseti ile Anadolu Selçuklu Devleti'ni dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline getirmiştir. Ülkeyi bir uçtan bir uca yollarla kervansaraylarla donatmıştır. Kervansaraylar dışında surlar,kaleler, yeni şehirler, camiler, medreseler, hastaneler,köprüler ve şeker,dokuma,silah imalathaneleri  yaptırmış ve ülkeyi baştan sona düzenlemiştir. Alaadin'in yaptırdığı kervansaray, kale ve surların kalıntıları hala Anadolu'nun çeşitli yerlerinde bulunmaktadır.

Şüphesiz Alaaddin Anadolu tarihi açısından çok büyük bir öneme sahiptir onun yaptırdığı yapıtlar yüzyıllarca kullanılmış ve Anadolu'nun dört bir yanına yaptırdığı kervansaraylar sayesinde Anadolu ticaretini canlandırmıştır. Şayet Alaaddin olmasaydı Moğollar Anadolu'ya daha erken girecekler ve bu yüzden Anadolu'da beylikler daha önce ortaya çıkarak belki de Osmanlı ismini hiç duymayacaktık.

Eğer Alaaddin Keykubad ölmeseydi dünya çok farklı olabilirdi. Allaaddin tek bir gayesini yerine getirememiştir bu da Anadolu birliğini kurmaktır. Ölümünden önce Suriye'yi fetih etmek için hazırlıklara başlamış bu hazırlıklar sırasında Kayseri'de verdiği ziyafet sonrasında zehirlenerek ölmüştür. Bu yüzden şayet Alaaddin Anadolu birliğini başarılı bir biçimde kurarak Devletin temellerini sağlamlaştıracak ve çok küçük bir ihtimalde olsa ileride ki tehditleri en aza indirebilirdi. Bu sayede Osmanlı ortaya çıkmaz Selçuklu olarak devam edebilirdi ancak dediğim gibi çok küçük bir ihtimal.


Eğer Alaaddin Keykubad ölmeseydi bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünya çok şey olurdu.

30 Mart 2015 Pazartesi

Roosevelt Ölmeseydi

Roosevelt

Franklin D. Roosevelt ( FDR )

Franklin Delano Roosevelt ABD'nin 32. başkanıdır. Amerikalılar tarafından isim ve soy isminin baş harfleri FDR olarak ta bilinir. Roosevelt 30 Ocak 1882'de doğmuş ve 12 Nisan 1945'te ölmüştür. Roosevelt New York eyaletinin çok zengin bir ailesine mensuptur bu aile 17. yüzyılda Hollanda'dan gelmiş ve New York bölgesine yerleşmiştir. Ölüm nedeni ansızın hastalanarak görev başında hayatını kaybetmesidir.  En bilindik özelliği en uzun süre başkanlık yapan kişi olmasıdır ve geçirdiği çocuk felci sonucu yürüyememesidir. Roosevelt ABD tarihinde ilk ve tek başkanlığa 4 kez seçilen kişidir. Elbette ki bunun nedeni ABD'nin çok büyük dertlerine çare olduğundandır. Ayrıca 26. ABD Başkanı Theodore Roosevelt de aynı aileye mensuptur.

Roosevelt 1920 yılında ABD Başkan Yardımcılığına adaylığını koymuş ancak seçilememiş. 1928 yılında ise New York eyaletine vali seçildikten ve  4 sene valilik yaptıktan sonra 1932 yılında ABD Başkanı seçilmiştir. Roosevelt Başkan olduğu sırada ABD'de Büyük Buhran adı verilen ABD tarihinin en büyük ekonomik çöküntüsü söz konusuydu. Bu öyle büyük bir ekonomik krizdi ki nüfusun %25'i işsiz ve 2 milyon Amerikalı evsizdi. Roosevelt Yeni Düzen adıyla anılan bir yeniden yapılanma programı geliştirdi ve ABD ekonomisi tekrar düzene girip hızla büyümeye başladı. Bu yüzdendir ki Roosevelt Amerika tarafından çok seviliyordu.

1939 yılına gelindiğinde II. Dünya Savaşı başlamıştı ancak Roosevelt ilk başta tarafsız kalmıştır. Ancak daha sonraları müttefiklere silah yardımında bulunmuştur. Ama hiç beklenmeyecek bir biçimde Japonya Pearl Harbor limanına düzenlediği sürpriz saldırı sonucu ABD bu duruma kayıtsız kalamamış ve savaşa katılmıştır. Bu saldırı sonucu Japonlar, 12 savaş gemisini ciddi şekilde hasara uğraştmış ve 188 savaş uçağını imha etmiş, ve 2.403 asker ile 68 sivili öldürmüşlerdir. Savaşa katılan ABD ipleri eline alarak bir çok yeri işgal etmiş Almanya'ya karşı üstünlük sağlamış ve bundan sonra Almanya işgal etmekten daha çok sınırlarını korumaya çalışmışlardır. Elbette ki ABD başında seyirciydi ancak müttefiklere yardım etmesiyle savaşa katılmayı bekliyordu diyebiliriz. Ancak sadece ABD'nin savaşa katılmasıyla Almanya kaybetmedi bunun bir çok nedeni vardır. Bunlardan bazıları Almanya'nın gizli haberleşme sistemi Enigma'nın İngilizler tarafından çözülmesi, Alman askerlerinin Rusya şartlarına dayanamaması ve Hitler'in komutanlarını dinlememesini büyük bir etken olarak gösterebiliriz.

Roosevelt ABD tarihi açısından II. Dünya Savaşı öncesi olsun sonrası olsun çok büyük öneme sahiptir. Roosevelt öldükten sonra Amerika halkı bu duruma çok üzülmüştür. Burada çok kritik bir dönüm noktası vardır çünkü ondan sonra gelecek Harry S. Truman dünyayı çok büyük bir ölçüde değiştirecektir. Truman, Roosevelt öldükten sonra II. Dünya Savaşı son aylarını yaşamasına rağmen ve müttefiklerin galip olmasına rağmen Truman bu duruma aldırış etmeden Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılması kararını verdi gerekçesi ise savaş hemen bitsin idi.  Truman Roosevelt'e göre daha hırslı bir kişilikti savaş bittikten sonra SSCB ile Soğuk Savaş dönemini başlatmıştır. Bu nedenlerden dolayı bana göre Roosevelt eceli ile ölmemiş ve öldürülmüştür. Ve Truman ile birlikte yavaş yavaş bugün ki yaşadığımız dünya oluşmuştur.

Eğer Roosevelt ölmeseydi atom bombasına gerek duyulmadan savaş bitebilirdi. Zaten atom bombası zembil ile inen bir şey değildir Roosevelt hayatında iken böyle bir seçeneği vardı elbette ancak Roosevelt öldükten 1-2 ay sonra atom bombası atılması akıllara büyük bir soru bırakır. Acaba Roosevelt eceliyle mi öldü ? Belki de ölmeseydi bildiğimiz şu günkü Amerika daha farklı olabilirdi.

Eğer Roosevelt olmasaydı elbette ki bizi çok farklı bir dünya bekliyordu. Çünkü Roosevelt ABD tarihinde en uzun süre başkanlık koltuğuna oturmuş ve ABD açısından bir çok büyük soruna çözüm bulmuş bir kişiliktir. Roosevelt olmasaydı o dönemde çok zor günler geçirebilirdi.

Eğer Roosevelt ölmeseydi bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu. 

29 Mart 2015 Pazar

Osman Gazi Olmasaydı

Osman Gazi

Osman Gazi ( Osman Bey )

Osman Gazi Osmanlı Hanedanı'nın kurucusudur. Doğuda Hanedan  aile ile bağdaştırılır ancak batıda Hanedanı'nın hükümdarı başka bir aileden olsa bile isim değişmez. Osman Gazi 1258'te doğmuş ve 1326'da ölmüştür. Ölüm nedeni ise gut hastalığının sonucudur.  En bilindik hikayesi gördüğü rüya'dır. Rüyasında bir İslam alimi olan Şeyh Edebali'nin koynundan çıkan bir ay Osman Gazi'nin koynuna girer; aynı anda göbeğinde bir ağaç biter ve gölgesi bütün dünyaya yayılır. Ağacın altından dağlar yükselir ve dağlardan da ırmaklar akmaya başlar. Osman Gazi rüyasını Şeyh Edebali'ye anlatınca ondan şu cevabı alır: " Hak Teala sana ve nesline padişahlık verecek. Mübarek olsun. Kızım da senin helalin olacak." Bazı kaynaklarda Şeyh Edebali'nin Osman Gazi ile evlendirdiği kızın adı " Malhun Hatun" olarak geçmektedir.

Osman Gazi Şeyh Edebali'ye çok önem vermiş Ertuğrul Gazi tarafından da onun sözünü dinle denmiştir. Şeyh Edebali Osmanlı'nın manevi kurucusu olarak görülür ve Osman Gazi'ye şu öğütler verilmiştir: " Ey oğul, artık Bey'sin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, hoşgörmek sana. Anlaşmazlıklar bize, adelet sana. Haksızlık bize, bağışlamak sana. Dünya senin gözlerinde gördüğün gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş sırlar, bilinmeyenler, görülmeyenler ancak senin fazilet ve erdemlerine gün ışığına çıkacaktır."

Osman Gazi  bu öğütlerle birlikte küçük bir Beylik kurduktan sonra ondan sonra gelenler bu Beyliği İmparatorluğa taşıyacaklardır. Elbette ki bu Osmanlı'nın çok güzel uyguladığı politika ve askeri taktiğin örneğidir. Osman Gazi, beyliğinin etrafında ki gayrimüslimlerle oldukça dostane ilişkiler kurmuştur. Oanların dinlerini değiştirmek için herhangi bir zorlamada bulunmamıştır. Eğer Osmanlı sömürge politikası gibi zorlama yapsaydı bir çok millet Türkçe konuşuyor olurdu. Ancak Osmanlı başından beri zararı olmayanlara dostane yaklaşmış savaş isteyenler ile savaşmıştır.

Osmanlı sadece hoşgörü ile bu kadar ilerlememiştir elbette.  O dönemde Anadolu'da ki beyliklerin kavgasına katılmayarak yıkılışa doğru giden Bizans'ın durumunu takip ile onu iki denizden kıskaca almış.  Fetih edecekleri yerlerin kaynak yollarını ve tüm irtibatını keserek fetih etmiştir. Başından beri izledikleri bu ve bunun gibi benzer taktikler ile Osmanlı çok hızlı bir biçimde ilerlemiş ve bunu gören diğer beylikler yavaşça Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ve Osmanlı yaklaşık 600 sene tarih sahnesinde kalmış bu sırada fetih edilemeyeni fetih etmiş, korkusuzların korkulu rüyası olmuştur.


Eğer Osman Gazi ölmeseydi dünya da bizi farklı olan bir şey beklemezdi çünkü Osman Gazi  oğlu Orhan Gazi'ye Beyliğini devretmiş ve Orhan Gazi babasından aldığı toprakları 6 katına çıkararak Osmanlı'nın büyük bir güç olabilmesini sağlamıştır. Osman Gazi, Osmanlı'nın temel taşıdır eğer o olmasaydı. Babasından aldığı toprakları büyük kardeşi Gündüz Bey devralacak ve Osmanlı yerine başka bir Beylik İmparatorluğa dönüşüp tarih sahnesinde yerini alacaktı.  

Osman Gazi olmasaydı bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu.

28 Mart 2015 Cumartesi

Kanuni Olmasaydı

Kanuni

I. Süleyman (Kanuni Sultan Süleyman)

Kanuni Osmanlının 10. hükümdarıdır. Kanuni 6 Kasım 1494'te doğmuş ve 7 Eylül 1566'da vefat etmiştir. Ölüm nedeni  Zigatvar Kuşatması sırasında hastalanarak vefat etmiştir. Kanuni Osmanlı tarihinde en çok tahtta kalan padişahtır 46  sene tahtta kalmış 71 yaşında ise vefat etmiştir. En bilindik hikayesi Hürrem Sultan'a olan aşkıdır. Kanuni tahtta çok uzun süre kalmasından dolayı bir çok hikaye mevcuttur.  Bir çok tarihçi tarafından Hürrem Sultan ve Kanuni hakkında kitaplar yazılmış hatta bildiğiniz üzere dizisi çekilmiştir. Kanuni sadece çok uzun süre tahtta kalmasıyla değil Osmanlı'nın en geniş topraklara sahip olmasını sağlamıştır. Kanuni sanata çok önem verir ve de kuyumculuk ile uğraşırdı. Döneminde Osmanlının bir çok tarafına mimari eserler yaptırmıştır. Kanuni Batılılar tarafından Muhteşem olarak adlandırılır. Doğu da ise Kanuni olarak adlandırılmıştır. Yeni kanunlar icat etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır.

Kanuni ömrü boyunca 13 Sefer düzenlemiştir. Bu seferlerin neticesinde dört bir yanda kazanılan zaferler ve yapılan fetihlerle devlet ihtişamın zirvesine ulaşmıştır. Garpta Belgrad'ın, Rodos'un fethedilmesi, Mohaç  Zaferi'nin kazanılması, Estergon seferi neticesinde kazanılan topraklar ve Viyana kapılarına dayanış. İran üzerine yapılan seferlerle doğu hududunun sağlamlaştırılması, Akdeniz'deki fetihler. Afrika kıtasındaki fetihler. Babası (Yavuz Sultan Selim)  gibi kısa sürede değil ömrü yettiği için uzun süreye yaymıştır. Tabi ki de bunun nedeni babasına pek benzememesidir. Yavuz Kanuni'ye göre daha aceleci ve atik bir kişiliğe sahiptir. Kanuni bir işi yapmadan önce üzerinde çok düşünür ve yanındakilere danışırdı.

Elbette Kanuni'nin bu kadar seferleri içinde en önemli olanı Viyana kapılarına kadar gelmesidir. Viyana Avrupa açısından çok önemli ve alması zor bir kaledir 3 kez surlarla çevrilmiştir. Kanuni'nin Viyana kapılarına dayandığını duyan Avrupa sakinleri Osmanlı ilerlemesi karşısında, o sırada olan mezhep mücadeleri bile unutulmuş, Viyana'ya yardım seferleri başlamıştır.  Kanuni Viyana'ya geldiğinde yaz sonudur. Elbette bu kadar zor bir kaleyi almak uzun süre alacak ve kışa girilecektir. Kışın getirdiği zorluklar ve beklenen top mühimmat yardımının gecikmesi üzerine Kanuni Viyana'dan ayrılır. Ayrılmadan önce Viyana'ya altın bir top hediye eder ve ardından bu topu almaya geri geleceğiz der.  Bu top halen Viyana Katedralinin en üstünde durmaktadır.

Kanuni döneminde bir çok önemli kişilik mevcuttur. Bunlardan bazıları; Piri Reis, Barbaros Hayrettin Paşa, Mimar Sinan'dır. Piri Reis Amerika'yı da gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınır. Piri Reis döneminde Amerika çoktan keşfedilmiş ve Piri Reis Dünya haritalarını derleyerek bu kitabını oluşturmuştur. Barbaros  Osmanlı'nın ünlü Türk denizcisi , kaptan-ı derya Osmanlı'nın ilk kaptan paşası ve büyük amiral. Mimar Sinan ise bilindiği üzere bir çok esere imza atmış bir kişiliktir. Elbette ki bu kişiler ilk olarak Kanuni döneminde ortaya çıkmamıştır babası Yavuz döneminde faaliyetleri var iken Yavuz'un kısa süre hüküm sürmesi üzerine. Bu isimler Kanuni ile birlikte anılmıştır.  Hatta Mimar Sinan'ın bu kadar usta olması Yavuz'un kısa sürede seferler düzenlemesi ve bu sırada Yeniçeri Ocağında olan Sinan bir çok yapıt görmüş ve seferler esnasında yolculuğu kolaylaştırmak için örneğin Tuz gölünü geçmek için kısa sürede kayıklar yaptırmıştır. Bunun gibi basit çözümler getirerek yeteneklerini geliştirmiştir.

Kanuni Osmanlı açısından çok büyük bir öneme sahip bir kişiliktir. Osmanlının en geniş topraklara sahip olmasını sağlamış olmasıyla ,bir çok sefer düzenlemesiyle, bir çok eserler yaptırmasıyla Kanuni önemli bir yere sahiptir Osmanlı Tarihi açısından. Şayet olmasaydı elbette bizi çok büyük bir değişiklikler beklemekteydi. Bu saydıklarım olmaz hatta Kanuni, Yavuz'un tek erkek evladı olduğundan tahta geçecek Yavuz'un başka varisi yoktu. Şayet Kanuni olmasaydı, Osmanlı tekrar Fetret Dönemine girmesi olası bir durumdu.

Eğer Kanuni ölmeseydi de bizi çok farklı bir dünya beklerdi. Kanuni 71 yaşına kadar yaşamış ömründe büyük işler başarmış bir kişiliktir. Ancak ondan sonra gelen oğlu II. Selim babasının mirasına layıkıyla hizmet edememiştir. II. Selim döneminde veziri Sokullu Mehmet Paşa yardımları olmasa Osmanlı adına hiç bir şey yapamazdı. Hayatı sadece sarayda geçmiş hiç seferlere katılmamış ilk padişah olma ünvanına sahiptir. Ayrıca Ayyaş Selim olarakta adlandırılır. Elbette bu kadar rahatlık babasının Osmanlıyı bu kadar güce taşıması ve zenginleştirmesidir. Kanuni taht başında ölmeyip bir süre tahtta Selim'i izleseydi şüphesiz bu duruma bir dur derdi.

Eğer Kanuni olmasaydı bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu.

27 Mart 2015 Cuma

Sezar Öldürülmeseydi

Jül Sezar

Jül Sezar ( Julius Ceasar )

Sezar Roma İmparatorluğunun diktatörüdür. Sezar'ın doğduğu gün çok tartışmalı olsa da MÖ 100 olarak kabul edilmektedir. Ölümü ise suikast sonucu MÖ 15 Mart 44'te gerçekleşmiştir. En bilindik hikayesi suikast hikayesidir. Aslında suikast hikayesinden çok suikastı yapan kişiye karşı söylediği o çok bilinen "Sen de mi Brütüs" sözüdür. Senato üyeleri tarafından suikasta maruz kalmış ve o kişilerin arasında eski dostu Brütüs'te vardır. Bunun nedeni Sezar'ın diktatör kimliğine bürünmesi ve Senato'nun bu duruma kızarak Sezar'ı öldürmek istemesidir. Ancak bu durum Roma İmparatorluğu için pek hayırlı olmamış ve sonunu hızlandırmıştır. Ölümünden kısa süre sonra ise Roma Sezar'ı tanrılaştırmıştır. Sezar'ın en bilinen başka bir sözü ise "veni vidi vici" yani "geldim, gördüm, yendim" sözüdür. Bu sözü Sezar Pompei'de Pontus'lu Pharnaces'e karşı Zela Savaşı zaferi sonrasında söylemiştir.

Sezar'ın önderlik yaptığı dönemde askeri teknoloji olarak diğer insanlardan çok öndeydiler. Yeni bir yurt aramak için yola çıkan 400 binden fazla Cermen Ren Nehri yakınına gelmiş. Bunun haberini alan Sezar askerlerini toplayarak Ren Nehri'ne doğru yol almıştır. Ren Nehrine geldiklerinde ise geçmek için çok kısa sürede bir köprü kurdurdu. O dönemde Ren Nehri'ni geçmek büyük bir sorundu ancak Sezar bir gövde gösterisi yaparak köprüyü yaptırdı. Bunun ardından Sezar Cermenleri kovmak maksadıyla adeta bir katliam yaptı. Geriye dönerken Sezar köprüyü yıktırmış bu şekilde benim için hiç bir şey sorun değil istediğim zaman böyle köprüler yapabilirim demiştir.

Sezar'ı bu kadar çok önemli yapan etken Roma Cumhuriyeti'ne İmparatorluk temelleri atmasıdır. Elbette Roma Sezar'dan önce de kuvvetliydi ancak önlerinde çok büyük bir tehdit olan Galyalılar vardı. Galyalıları bu kadar sorun yapan etken ise belli bir ordusu olmaması ve küçük barbar kabilelerinden oluşmasıydı. Bu yüzden belli bir orduyu yenmeniz mümkün değildi birini yendiğinizde diğerleri de sorundu. Bu şekilde bir çok kez Roma'yı geri püskürttürmüştü. Ancak uzun zamandır bir sonuca varılamamış yavaş yavaşta olsa Roma Galya'ya hakim olmaya başlamıştır. Bu durumda Galyalılar eski bir Roma süvarisi olan Vercingetorix komutasında bir olmuş ve Roma'ya karşı isyan çıkarmaya başlamışlardı. Elbette ki Roma bu duruma sessiz kalmadı. Roma Galya ile ne kadar savaşmak istese de disiplinsiz ordusu olan Vercingetorix yenileceğini biliyor ve bu yüzden Roma ordusuna vur kaç taktiğiyle saldırıyordu. Ancak Sezar bu durumdan bıkmış ve Vercingetorix'i takip etmeye başlamıştır. Oysa Vercingetorix Sezar'ın Roma'ya geri döndüğünü düşünerek ana üssüne geri dönmüş ve Alesia'ya gelmiştir. Alesia'ya kadar takip eden Roma ordusu kuşatmaya başlamıştı. Sezar kuşatmakla kalmayıp teknolojik üstünlüğü göstermek maksadı ile Alesia etrafında çok kısa sürede duvarlar ördürerek ve hendekler kazarak ablukaya almıştı. Galyalılar bu durumda askerleri tekrar taciz etmeye başlamış ancak bir süre başarılı olsa da sonunda teslim olmak zorunda kalmışlardır.

Sezar Roma açısından çok büyük bir öneme sahiptir. Sadece askeri taktiksel üstünlüğü ile değil. Savaş anılarını yazan ilk Roma komutanıydı. Ayrıntılı bir biçimde yazarak "Commentarii" adlı 7 ciltlik bir hatıra defteri oluşturdu. Roma açısından bu kadar öneme sahip bir insan eğer olmasaydı dünya çok farklı olur Roma o dönemde bu kadar güce sahip olamazdı. Sezar o kadar çok etki yaratmıştır ki Fransız Edebiyatında Asterix eseri ortaya çıkmıştır.

Eğer Sezar ölmeseydi elbette ki Roma açısından çok önemli bir rol oynayan Sezar rolüne devam edecek ve Roma topraklarına toprak katmaya devam edecekti. Belki de Sezar'dan sonra yavaşlamaya başlayan Roma güçlü kalmaya devam ederdi kim bilir. Ancak Roma'yı Sezar'ın ölümünden daha çok etkileyecek sorunlar ortaya çıkacaktır. Bu sorunlar uzun süre sonra olsa da Hunlar ve Osmanlı'dır.

Eğer Sezar ölmeseydi bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünyada çok şey olurdu.

26 Mart 2015 Perşembe

Aslan Yürekli Richard Olmasaydı

Aslan Yürekli Richard

I. Richard ( Aslan Yürekli Richard)

Norman asıllı İngiltere kralı olan Richard 8 Eylül 1157'de İngiltere'de doğmuş, 6 Nisan 1199'da Fransa'da ölmüştür. Ölüm nedeni bir çocuğun attığı ok tarafından vurulması ve yarasının iyileşmeyerek kangren olmasıdır. Annesinin en sevdiği oğlu olarak bilinir ve annesinin kollarında can vermiştir. Richard bir İngiliz kralı olmasına rağmen çok az İngilizce bilindiği kaynaklarda geçer hatta ve hatta bazı kaynaklarda hiç bilmediğini vurgulamak için bildiği kelimeleri  "Yes" ve "No" olarak gösterir. Ancak Fransızcayı çok güzel bir şekilde kullanmakta ve okuma yazma biliyordu. En bilindik olayı III. Haçlı seferleri. Selahaddin Eyyubi'nin  Kudüs'ü fetih ettiğini duyan Richard öne atılarak Fransa Kralı II. Philip ile Kudüs'e doğru Haçlı seferlerini başlatmıştır. Sefere giderken deniz yolunu seçmiş ve Kudüs'e gitmeden önce. İlk olarak Sicilya ardından Kıbrıs'ı fetih etmiştir.

Son durak olarak Akka'ya ulaştı ve burada Selahaddin'nin serbest bıraktığı Hıristiyan komutanlardan Selahaddin ve ordusu hakkında bilgiler topladı . Bu sayede devrin en meşhur askeri harekatlarından olan Akka Muhasarasını başlattılar. Eyyubiler karadan Haçlıları çok zor durumlara düşürüyorlarsa da deniz yoluyla Avrupa'dan devamlı yardım almaları onların dayanmalarını uzatıyordu. Akka Muhasarası, 1191 yazına kadar devam etti. Antlaşma müzakereleri devam ederken ,Haçlılar, Kudüs'ün teslimini istediler. Ancak Selahaddin Eyyubi Haçlıların bu isteğine direndi ve sonunda Richard'ı esir aldı. Bunun sonunda serbest bırakıldı ve en büyük amacı olan Kudüs'ü geri almayı başaramadan evin yolunu tuttu.

Richard İngiltere'ye geri dönerken Viyana yakınlarında Kutsal Roma Germen İmparatoru VI. Heinrich'e esir düştü. Annesi bu duruma çok üzüldü ve belli bir miktar fidye ödeyerek oğlunu serbest bıraktı. Kudüs'ten büyük hüsranla geri dönen Richard  geri kalan zamanını Normandiya'da geçirdi. O Kudüste savaşırken tahtı kardeşi John'a bıraktı. Halk John'nun yönetiminden o kadar mutsuzdu ki haksız yönetimi esnasında bir halk efsanesi olan Robin Hood ortaya çıktı.

Elbette Richard İngiliz tarihi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Haçlı Seferleri dendiğinde ilk onun adı akla gelir. O dönemde Haçlı ordusuna katılıp kutsal topraklarda ölen biri ne günah işlemiş olursa olsun cennete gidileceğine inanılıyordu. Bu yüzden bir sürü katılım ve parasal yatırım yapıldı. Ancak bu kadar çaba boşa gitti. Kudüs'ü çok arzulaması ve savaşlarda öne atıldığından Aslan Yürekli olarak adlandırılır. Richard bazıları tarafından Kudüs'te savaşmış çok büyük bir lider olarak görülse de bazıları tarafından cahil, hiç işe yaramayan bir lider olarak görülür. Şüphesiz eğer Richard tekrar Kudüs'ü Hıristiyan topraklarına katmış olsaydı bugün en bilindik ve hayatı en çok filme uyarlanan kral olurdu.

Eğer Richard ölmeseydi çok büyük bir değişiklik olacağını sanmıyorum doğrusu.Ölümünden sonra Richard'ın bedenini parçalara ayırarak Fransa'nın dört bir yanına gömmüşlerdir. Doğrusu öldükten sonra böyle bir şeyin yapılmasını kimse istemez.

Eğer Richard olmasaydı dünya çok farklı olabilirdi. Eğer onun yerine geçebilecek biri ondan daha güçlü biri olsaydı Selahaddin çok ufak ihtimal de olsa Kudüs'ü kaybedebilirdi. Ancak Selahaddin Kudüs'ü 89 yıl sonra geri almış ve geri vermeye hiç niyeti de yoktu doğrusu. Hayatımızda Robin Hood gibi bir olgu olmayabilir. Tarihçiler tarafından çok tartışılan III. Haçlı Seferi çok farklı boyutlarda karşımıza çıkabilirdi. Ayrıca Richard Kudüs'e giderken fetih ettiği yerlerde çok büyük etkileri olmuş bir insandır.


Eğer Richard olmasaydı bir kelebek kanadının neleri etkilediği şu dünyada Robin Hood gibi bir olgu olmaz ve daha bir çok şey olurdu.